İCAT NEDİR?

Buluş ya da icat, daha önce bulunmayan bir şeyin insan çabasıyla geliştirilmesidir. İcatların çoğu daha önce var olan teknolojilerin yeni ve benzersiz biçimde bir araya getirilmesinin sonucudur. Bu yeni ürün belirli bir insan gereksinimini karşılama çabası sonucunda, mucidin bir işi daha çabuk ya da daha verimli yapma isteği sonucunda, hatta bazen rastlantıyla ortaya çıkabilir. Bireysel çalışmanın sonucu olabileceği gibi, ekip çalışmasıyla da gerçekleştirilmiş olabilir. Zaman zaman icatların, dünyanın farklı kesimlerinde aynı sıralarda, ama birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıktıkları da görülür.
Yeni olan, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulana bilinen buluşlar patent tesciliyle koruna bilinir.


İcat'cılar için önemli ipuçları
1- Başarısızlıktan korkmayın !
2- Gerçeği görmek için parçaları birleştirin !
3- Gözünüzü dört açın !
4- Farklı konular arasındaki ilişkileri araştırın !
5- Birçok buluş, yaşamı kolaylaştırmak için bulunmuştur. Hatırlayın !
6- Basit sorular, yaşamı kolaylaştıran buluşlara dönüşebilir. Bu soruları hafife almayın !
7- Kimi zaman yanlış anlamalar bile sizi bir buluşa götürebilir, unutmayın !
8- Düşüncelerinizi paylaşın !
9- Problemlere birden fazla çözüm arayın !
10- Basit bir düşünce karmaşık bir buluşa dönüşebilir.
11- Çılgın çözümleri de deneyin !
12- Bilim insanlarının, buluşçuların yaşam öykülerini okumak yararlı olabilir.
13- Yeni bir düşünce için düşlerin de önemli olduğunu unutmayın !
14- buluş yapmaya hazır olun !
15- Nesneler üzerinde düşünün !

İcat sözlükte ne anlama gelmektedir?
Yeni bir şey yaratma, bulma, gerçekmiş gibi gösterme çabası.

BİLİM TARİHİ


Bilim, nesnel dünyaya ve bu dünyada yer alan olgulara ilişkin tarafsız gözlem ve sistematik deneye dayalı zihinsel etkinliklerin ortak adı. Bütün bilimlerin amacı genel doğruların ya da temel yasaların bilgisine ulaşmaktır.

Bilim, insanlık tarihi boyunca kuruluşu, içeriği ve işlevleri bakımından öylesine değişimler geçirmiş, toplumdaki öteki kurumlarla ilişkisinde öylesine başkalaşımlar göstermiştir ki, geçmişten günümüze değin bütün çeşitliliklerinin ötesinde, bilimin ortak ve süreklilik gösteren niteliği ancak doğa süreçlerinin bilgisi olarak yalınlaştınlabilir. İnsan davranışının toplumsal ve kültürel yanlarını inceleyen bilim dalları ise toplum bilimleri olarak adlandırılır. Ayrıca bak. bilim felsefesi bilimsel kuram


Doğa felsefesi olarak bilim
Ussal nedenlerle açıklanan ve belirli bir kuşkucu dikkatle incelenen doğal düzenliliklerin bilgisi olarak bilimin ortaya çıkışı yazının gara resimlerinden, gerek boynuz ve kemik-lerdeki düzgün çizgilerden tarih öncesi insanının yılın mevsimlerini dikkatle izlemiş olduğu bilinmektedir.
Arkeoloji antropoloji ve prehistorya gibi bilim dallarının günümüzde paylaştıkları ortak yargıya göre, tarih öncesi ilk uygarlıklar Nil, Dicle ve Fırat, İndus, Huang(San Irmak) ve Yangtze gibi büyük ırmakların kıyılarında filizlenmiştir. Bununla birlikte her kentleşme birikimi, oluşturduğu uygarlığın çevreye yayılmasına da yol açmıştır. Piramitlerde ya da İngiltere'deki ünlü Stonehenge taş anıtında, dinler ile astronominin birleşimi sayılabilecek, bilimin en eski tarihsel bulguları görülmektedir. Gök cisimlerinin düzenli hareketleri, kuyruklu yıldızların geçişi ve nova patlalama gibi olağanüstü olaylar, ilk insanlar için dayanılmaz düşünsel bilmecelerdi. Bu yüzden, düzenliliği araştıran insan aklı için gökleri kavramak istemesinden daha uygun kesin bilgi örneği bulunamazdı.

Bilim Tarihi Nedir?

Bilim tarihi kısaca bilimin doğuş ve gelişme öyküsüdür. Amacı nesnel bilginin ortaya çıkma, yayılma ve kullanılma koşullarını incelemektir.

Bilim çoğu kez sanıldığı gibi ilk defa ne Rönesans’tan sonra, ne de Bati dünyasında ortaya çıkmıştır. Bilim; insanlığın kafa ürünüdür. Kökleri ilkel toplumların yaşamına kadar uzanır.

Bilimin İlk Zamanları

Bilim ilk defa on bin yıl önce orta doğuda parladı. Bilim, her ne kadar özellikle günlük insanların günlük yaşamına faydalı bilgileri toplamaya başlamış olsa da, doğuşundaki tek sebep bu değildi. Bitkilerin özellikleri kaydedildi. Bu bitkilerin arasında ilaç veya gıda olarak kullanılmayan fakat yalnızca merak duyulduğu için tanımlanan bitkilerde bulunmaktaydı. Hayvanlar yakalandı ve sınıflandırıldı. İhtiyaçlar da zamanla ek bilgiler getirdi. Ağır yüklerin nasıl kaldırılacağı bulundu; makaralar, palangalar ve tekerler icat edildi, tarım teknikleri geliştirildi, çanak çömlek yapıldı, bazı maddeler eritildi.

BİLİMLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bilimlerin sınıflandırılması (veya bilimlerin tasnifi) özellikle bilim felsefesinde önemli bir yer tutmuş, birçok filozof farklı temellerden yola çıkarak farklı bilim tasniflerine ulaşmışlardır. Gerek Eski Yunanfelsefesi gerekse daha sonra bu felsefenin temellerini geliştiren İslam felsefesinin Meşşâî ekolünde bilimlerin tasnifi kendisine yer bulmuştur. Bilimlerin tasnifiyle uğraşan Aristoteles en temel bilimin felsefe olduğu, bilimlerinse genel olarak üç ana kategoride değerlendirilebileceğini savunmuştur. Bu üç kategori teorik, pratik ve poetik bilimler kategorileridir. 


Buna göre teorik bilimler kategorisinde metafizik, matematik ve fizik yer alırken, pratik bilimlerde insan fiillerinin yönetimiyle ilgili bilimler yer alır. Son olarak poetik bilimler kategorisi ile kasıt edebiyattır ve şiir ve retorik gibi bilimleri kapsar. Stoacılar da bilimlerin tasnifini üç ana kategoriye dayandırırlar, onların öne sürdüğü kategoriler fizik, etik ve mantık kategorileridir. Aristocu felsefeyi temel alan Meşşâî ekolünden İbn Sina ise bilimlerin benzeri şekilde, iki ana kategoriye ayırır: teorik ve pratik. Dönemde bilim felsefe ayrışması bulunmadığı için, benzeri şekilde, temelde var olan felsefedir ve teorik felsefe (veya nazarî felsefe) metafizik, matematik ve fizik bilimlerini içerirken, pratik felsefe (veya amelî felsefe) ev yönetimi, siyaset bilimi ve ahlâk bilimini kapsar. Meşşâî ekoldeki diğer filozoflar da, örneğin Fârâbî ve İbn Rüşd, bilimler tasnifini benzeri bir şekilde, büyük ölçüde Aristocu bir temelde ele almışlardır.10. yüzyılda ortaya çıkan İslam felsefesi ve bilimlerinde ansiklopedici öncüler olan İhvân es-Safâ hareketi ansiklopedik külliyatlarını oluştururken ortaya belirli bir bilim tasnifi ortaya koymuş fakat bu tasnifi diğer İslam felsefe okullarından farklı olarak salt Aristo temelli yapmamışlardır; bu tasnifte Aristoteles'in ortaya koyduğu bilim tasnifi sadece etken tasniflerdendir. İhvân es-Safâ'nın ortaya koyduğu tasnif de üç kategori kullanır: pratik-eğitimsel bilimler kategorisi (er-riyâziyye), (konulmuş) şeriat (es-ser’iyye el-va’ziyye), ve son olarak hakikî felsefe (el-felsefe elhakîkiyye). Bu kategorilerden ilki bireyin ve toplumun pratik yaşamıyla ilgili bilimlerdir ve eğitimsel bilimleri de içerirler; ahlâk bilimi başta olmak üzere, dilbilimleri, şiir ve aruz gibi edebiyat dalları, kimya ve hesap gibi sayısal bilimler, ticaret ve zanaatlarla birlikte sanatlar bu kategoriye dahildir. İhvân es-Safâ düşüncesinde mistik kuramların önemli bir yere sahip olması sebebiyle büyü, astroloji gibi şeyler de bu kategoride birer bilim olarak sayılmıştır. İkinci kategori olan konulmuş şeriat dinî bilimleri ve yolları içerir; Kur'an ile ilgili bilimler olan tenzil, tevil gibi bilimlerin yanı sıra fıkıh ve ahkam gibi amelî İslam bilimleri ve tasavvuf ile rüya yorumu gibi daha mistik dinî yollar. Hakikî felsefe ise klasik bilimler tasnifi benzeri bir tasnife sahiptir kendi içinde ve dört ana kola ayrılır: matematik, mantık, doğa bilimleri ve ilahiyat.

Filozof Francis Bacon da bilimlerin tasnifi konusuna eğinmiş, bilimleri
sınıflandırırken 
aralarında ilişki kurduğu insanî yeteneklerle ("human faculties") temel almıştır.
Buna göre üç temel insanî yetenek "hafıza","hayal gücü" ve "akıl"dır. Hafıza tarih bilimlerine denk gelirken, hayal gücü poetik bilimlere akıl ise felsefeye denk gelmektedir. Ele aldığı temeller sebebiyle Bacon'un tasnifipsikoloji bazlı bir tasnif olarak yorumlanmıştır. Bacon'un ayrımı daha sonraları ortaya çıkan ansiklopedik çalışmaların yanı sıra bilim tasnifi çalışmalarında da etkili olmuştur; örneğin Fransız ansiklopedistler (geleneği) Bacon'un tasnifini kullanmıştır.

Modern çağa doğru en kapsamlı ve önemli bilim sınıflamalarından biri ABD'li filozof ve bilim insanı C. S. Peirce tarafından yapılmıştır. Peirce bilim sınıflamasında, türlerin sınıflandırılmasında kullanılana paralel bir sistem kurmuştur: dal, sınıf, takım, familya, cins ve tür. Örneğin 1902 tarihli sınıflandırmasında Aritmetik bir bilim olarak Teorik dalının, Matematik sınıfında yer alan Sonsuz Koleksiyonlar takımının alt takımlarından biridir. Bu sınıflandırmada, iki ana dal mevcuttur ve bilim kavramı bu iki ana dala ayrılır: Teorik ve Pratik. Daha sonra bu iki dal, başka alt dallara bölünür ve sınıflandırma sınıf ve takımlarla devam eder. 1903'deki bilimsel sınıflandırması, benzeşmekle birlikte daha farklıdır; tüm ayrışmalar üçlüdür ve özellikle Comte'nin bilimsel sınıflamasından etkilenmiştir.

Bugün genel geçer kabul gören bir bilim sınıflaması (yani bilimlerin tasnifi) yoktur; nitekim bazı filozoflar bilim sınıflaması fikri açısından çeşitli sorunlar olduğunu öne sürmüştür. Bilimlerin sınıflandırılması üzerine çalışmalar ve ilgi de 20. yüzyılın başlarında büyük ölçüde sona ermiştir. Bilimin öğretilmesinde ve üretilmesinde, idarî birimlerin ayrıştırmasında çağdaş üniversitelerde genelde birkaç ana dal belirlenir ve ilgili bilimler bu dalların altında çalışılır: fen bilimleri, sosyal bilimler, teknoloji (ki buna genelde mühendislik de dahil edilir) ve sanat ile beşerî bilimler; sıklıkla tıp da kendi başına bir dal olarak bu dallaşmada yer alır.

BİLİM NEDİR?

Bilim, evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan bilgi edinme ve yöntemli araştırma sürecine denir.

Bilimin asıl uğraşı alanı doğa olaylarıdır. Burada doğa olaylarını en genel kapsamıyla algılıyoruz. Yalnızca fiziksel olguları değil, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel vb. bilgi alanlarının hepsi doğa olaylarıdır.

Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını koymuştur. Bu süreçte, çağdaş bilimin dört önemli niteliği oluşmuştur:

1) Çeşitlilik

Bilimsel çalışma hiç kimsenin tekelinde değildir, hiç kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim herkese açıktır. İsteyen her kişi ya da kurum bilimsel çalışma yapabilir. Dil, din, ırk, ülke tanımaz. Böyle olduğu için, ilgilendiği konular çeşitlidir; bu konulara sınır konulamaz. Hatta, bu konular sayılamaz, sınıflandırılamaz.

2) Süreklilik


Bilimsel bilgi üretme süreci hiçbir zaman durmaz. Krallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar bile, bilgi üretimi hiç durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır.

Bu süreç içinde her gün yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi imkanlarla gözlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak savurma kurallarıyla geçerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir.

3) Ayıklanma

Bilimsel bilginin geçerliği ve kesinliği her an, isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim sürecinde, yanlış olduğu anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur. Bu noktada şu soru akla gelecektir. Sürekli yenilenme ve ayıklanma süreci içinde olan bilimsel bilginin doğruluğu, evrenselliği savunulabilir mi?

Bu sorunun yanıtını verebilmek için, bilimsel bilginin nasıl üretildiğine bakmamız gerekecektir. Sanıldığının aksine, bilimsel bilgi üretme yolları çok sayıda değildir; yalnızca iki yöntem vardır. Bu yöntemler başka bir yazının konusu olacaktır.

4) Bilim nedir? (Felsefe)

İnsanın teorik faaliyetinin en yüksek biçimi ve aynı zamanda bu faaliyetin sistemleştirilmiş bilgiler biçimindeki sonucu. Bu bilgiler sistemi, toplumsal bilgi edinme süreci boyunca pratiğin temeli üzerinde ortaya çıkar ve doğanın, toplumun ve düşünmenin yasalarına ilişkin bilgileri kavramlar, önermeler, teoriler biçiminde saptar.