ERNEST RUTHERFORD

İngiliz fizikçisi (Nelson/yeni Zelanda 1871- Cambridge 1937). 1893’te Canterbury College’den yüksek lisans derecesi aldı. Bir yıl bu okulda kalarak demirin yüksek frekanslı alanlarda mıknatıslanması ve elektromanyetik dalgalar üzerine çalışmalar yaptı. 1895’te Cambridge Üniversitesi Laboratuvarı’na geçti. Aynı yıl Röntgen’in X ışınını bulmasının ardından bu konuyla ilgilenmeye başladı ve radyoaktiflik üzerine eğildi. 1898’de Kanada’daki McGill Üniversitesi’nin fizik profesörlüğüne atandı. Burada da radyoaktifliğin niteliği, radyoaktif bozumun yoluyla elementlerin nitelik değiştirerek başka elemente dönüşmelerini gözlemledi.

Rutherford'un radyoaktiviteye ilişkin ilk önemli buluşu, "alfa" ve "beta" dediği iki değişik ışının varlığını belirlemesiydi. Ayrıca, asistanı Soddy ile birlikte bir elementin bir başka elemente dönüşümünde radyoaktivitenin rolünü, deneysel olarak kanıtlamıştı.

1899’da uranyumun yaydığı α (alfa) ışınımlarını ve β (beta) ışınımlarını keşfetti ve Reynolds’la birlikte, ışınlarının helyum çekir­dekleri olduğunu kanıtladı (1909). Toryum’un çıkardığı radyoaktif gazı keşfederek (1900), Soddy’yle birlikte bu gazı sıvılaştırmayı başardı.

1903’te RoyalSociety üyeliğine seçildi ve Rumford madalyasıyla ödüllendirildi. Radyoaktif bozumun üzerine yaptığı araştırmaların sonucunda 1908 Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı.

1907'de McGill'den Manchester Üniversitesi'ne geçtiği zaman ilk ele aldığı problem atomun
yapısıydı. Araştırmasında, beta parçacıklarından sekizbin kat daha yoğun olan alfa parçacıklarının işe yarayacağını düşündü. HansGeiger ve Ernest Marsden adlı iki asistanını, alfa parçacıklarının ince bir altın yaprağına çarptığı zaman nasıl dağıldıklarını incelemekle görevlendirdi. Alman sonuç beklentiye hiç de uygun değildi. Parçacıkların büyük çoğunlukla altın yapraktan doğrudan geçtiği gözlenmişti. Sanki altın yaprağın yapısında geçişi engelleyen hiç bir atom yoktu! Ama gözden kaçmaması gereken durum, yaprağa çarpan alfa parçacıklarının yaklaşık 20.000'de birinin geri sapmasıydı. Bu ne demekti?

Uzun bir bocalamadan sonra Rutherford bu gözlemin, atomun yapısına ilişkin ipucu verdiğini gördü: Atomun kütlesi neredeyse tümüyle, kapsamında son derece küçük bir yer tutan pozitif elektrik yüklü bir çekirdekte toplanmış olmalıydı. Çekirdeğin çevresinde hızla dönen elektronlar ise pozitif yükü dengeleyen negatif yüklü daha küçük parçacıklardı. Kısacası atom güneş sistemine benzer bir düzen sergilemekteydi. Alam büyük ölçüde boş bir atom göz önüne alındığında, alfa parçacıklarının neden büyük bir çoğunlukla, hiç bir engelle karşılaşmamış gibi altın yapraktan geçtikleri açıklık kazanmaktaydı.

1911’de Rutherford atom modeli olarak bilinen atom modeli doğdu. 1919’da yapay bir yolla bir elementi başka bir elemente çevirmeyi başardı. Radyoaktif elementlerin yaydığı ışınlara Becquerel Işınları adı verildi. Rutherford bu ışınları inceleyerek pozitif ya da negatif yüklenen elektroskobun yanına bir radyum prepatı getirerek çabucak boşaldığını ve radyoaktif ışınların havaya “gazları” iyonladığını deneylerle kanıtladı. Aynı yıl Cambridge Üniversitesi fizik profesörlüğü ve Ca- vendishLaboratuarı’nın yöneticiliğine getirildi. 1922’de Copley madalyasını kazandı ve 1925 RolaySociety’nin başkanlığına seçildi. 1931’de lord unvanım aldı. 1933’te Hitler’in Nazi iktidarından kaçan bilim adamlarına yardım etmek amacını güden Academic Assistance Council’in (Akademik Yardım Konseyi) başkanlığına getirildi.

Başlıca Eserleri:
  • Radio-Activity (Radyoaktiflik) 1904,
  • RadioactiviteTransformations (Radyoaktif Dönüşümler) 1906,
  • RadioactiveSubstances ana theirRadiations (Radyoaktif Maddeler ve Işınımları) 1913,
  • RadiationsfromRadioactiveSubstancs (Radyoaktif Maddelerin Işınımları) 1930 (J. Chadwick ve C.D. Ellis ile),
  • TheNewerAlchemy (Bugünün Simyası) 1937,
  • CollectedPapers of Lord Rutherford of Nelson (Nelson Lordu Rutherford’un Toplu Makaleleri) 1962- 1965 (der. J. Chadwick).

0 yorum:

Yorum Gönder